dost
arkadaşlıkların bitişi konusunda olgunlaşmak zorunda mıyız? her şeyin neden sonuç ilişkisini kurup kafamızda mantık oturtmak zorunda mıyız? ben eskiden bunu yapmam gerektiğine inanıyordum. uzun bir süre kendimi her bir arkadaşımız için hayatımızda ayrılan belirli bir süre olduğunu, bu süre bitince hayatımızdan uçup gittiklerini ve bunu kabullenmek gerektiğini düşünüyordum. belki de buna inanmak istemiştim. sadece kayıplarıma kılıf bulmak, daha az hasar almak istemiştim belki. insanların zamanla değişeceğine dair inancım da bu düşüncemi destekledi aslında. insanlar değişir, yanlarında başka insanlar isterler. denklem böyle basit. peki en yakınlarımız ne olacak? onlarla olan arkadaşlığımızın da mı bir süresi var? insanlar nasıl yıllarca arkadaş kalıyor? değişmelerine rağmen birbirlerini tolere ederek mi, birlikte büyüyüp değişerek mi yoksa birbirlerini etkileyerek mi? her olayı, her kaybı bir mantık çerçevesinin içine ille de sığdırıp duygularımızı hiçe saymamız doğru mu? geçtiğimiz zamanlarda hayatımdan çok sevdiğim bir insan çıktı. başta yavaş yavaş uzaklaştık sonra da hepten koptuk. buna üzülüyor olmamı zayıflık olarak değerlendirdiğim için kafamda onun hakkında “değişti ve artık arkadaşlığımızın süresi bitti.” diye düşünerek bir şeyleri makul kılmaya çalıştım durdum. belki de gerçekten böyle olmuştur ama bu benim bu konuda üzülmememi gerektirmiyor. ben robot değilim ki her günümün birlikte geçtiği insanı özlemeyeyim. hayatımdan çıkan çoğu insanı bu şekilde geliştirmiş oldugum savunma mekanizmam sayesinde anında sildim ama bu sefer olmadı. duygularımla baş başa kaldım bedenen ve ruhen de yalnız kalınca. sanırım kendimi biraz serbest bırakmam ve bir süre buna üzülmem gerekiyor. kendimi frenleyip duygularımı hiçe saymayı artık bırakmak istiyorum.